Mazzam Dergisi’nde yayınlanan Enerji Verimliliği Genel Değerlendirme Yazım:
Ülkelerin gelişmesinin gereksinim duyacağı enerjinin üretilebilmesi enerji arz güvenliği kavramını beraberinde getirmektedir. Enerji arz güvenliği kapsamında güvenilir ve çeşitlendirilmiş kaynaklardan, çevre dostu teknolojilerle, kesintisiz, temiz, kaliteli, verimli ve ödenebilir koşullarda enerjinin sağlanması esastır. Yüksek verimde enerji eldesinin yanı sıra; enerjinin tüketimi sırasındaki verimlilik de önem kazanmaktadır.
Genel bir ifadeyle enerji verimliliği demek binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesinin, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesi ve miktarının düşüşüne yol açmadan birim veya ürün başına enerji tüketiminin azaltılması anlamına gelmektedir. Sanayide ve binalarda enerji verimliliği iyileştirmesi bu sektöre en fazla olanak sunan potansiyel yapılardır. Enerji verimliliği, temelde enerji tüketimini azaltmayı hedeflemez. Çünkü bu durum gelişmenin önünde engel olacaktır. Bunun temeline inildiğinde, enerji politikalarında iki seçenekle karşılaşılır; biri çokluğa sahip olunması, diğeri ise aza ihtiyaç duyulmasıdır. Doğalgaz, petrol gibi kaynakların azlığında aza ihtiyacın göz önünde bulundurulduğu seçenekle ilerlenir. Bu durumda da iki ayrı alternatif yol vardır; talep azaltılır, yani üretim düşürülür veya kaynakları çeşitlendirip, arttırıp ihtiyacı karşılamaya odaklanılır. Üretici bir toplumun tüketimi düşürmesi mümkün olmayacağı için enerji eldesinde kaynak çeşitliliğine odaklanılır.
Kalkınma odaklı enerji tüketimi açısından gelişmişliğin en ideal şartı; kişi başına enerji kullanımının yüksek, aynı zamanda enerji yoğunluğunun ise düşük olmasıdır. Bu aşamada enerji yoğunluğu tanımını yapmakta fayda vardır. Enerji verimliliği göstergelerinden biri olan enerji yoğunluğu, enerji tüketiminin finansal bir göstergeye oranıdır. Bir diğer ifadeyle; enerji yoğunluğu tüketilen birincil enerji miktarının GSYİH’ya oranıdır. Bu durumda bir ülkenin enerji yoğunluğunun düşük olması, o ülkede birim hasıla üretmek için harcanan enerjinin düşük olması demektir. Bu da enerjinin verimli kullanıldığının en büyük göstergesidir.
Son dönemlerin popüler konusu olan bu çerçevede; enerji üretiminden nihai tüketimine kadarki tüm süreçte enerji verimliliğinin geliştirilmesi, bilinçsiz kullanımın ve israfın önlenmesi, enerji yoğunluğunun sektörler bazında ve makro düzeyde düşürülmesi, ulusal enerji politikamızın önemli bileşenlerindendir. Ülkemiz için bu konudaki dönüm noktaları 2007 yılındaki Enerji Verimliliği Kanunu ve 2008 yılının “Enerji Verimliliği Yılı” olarak belirlenmesidir. Bu çalışma 2012 yılı şubat ayında yayınlanan Enerji Verimliliği Strateji Belgesi ile desteklenmiştir. Bu kapsam doğrultusunda 2023 yılında Türkiye’nin GSYİH başına tüketilen enerji miktarının (enerji yoğunluğunun) 2011 yılı değerine göre en az %20 azaltılması hedeflenmektedir. Belge’de aynı zamanda 2023 yılına kadar, elektrik enerjisi yoğunluğunu en az yüzde yirmi (%20) azaltmak amacıyla talep tarafı yönetimi konusunda tedbirler geliştirilmesi; kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde, yıllık enerji tüketimi 2015 yılına kadar %10 ve 2023 yılına kadar %20 azaltılması amaçlanmıştır. Genel itibari ile bu Belge ile sonuç odaklı ve somut hedeflerle desteklenmiş bir politika seti belirlenmesi ve hedeflere ulaşmak için yapılması zorunlu eylemlerin, bu eylemlerin yerine getirilmesinden sorumlu kuruluşlarla birlikte tanımlanması; kamu kesimi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katılımcı bir yaklaşımla ve işbirliği çerçevesinde hareket etmesinin sağlanması amaçlanmıştır.
Enerji verimliliği kapsamında göz önünde bulundurulması gereken enerjinin kullanıldığı alanlar vardır. Bunların en önemlileri ısınma, elektrik ve ulaşımdır. Strateji belgesinde de sanayide enerji yoğunluğunu azaltmak, binaların enerji taleplerini ve karbon emisyonlarını düşürmek, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan sürdürülebilir binaları yaygınlaştırmak gibi amaçlara yer verilmiştir. Elektrik enerjisi özelinde elektrik üretim, iletim ve dağıtımında ve tüketim de verimliliğin arttırılması, kayıpların en aza indirgenmesi ve zararlı çevre emisyonlarını azaltmak hedeflenmiştir. Benzer şekilde ulaşım için de; motorlu taşıtların birim fosil yakıt tüketimini azaltmak, kara, deniz ve demir yollarında toplu taşıma payını artırmak ve şehir içi ulaşımda gereksiz yakıt harcamalarını önlemek gibi hedefler mevcuttur. Bu hedeflerle birlikte, son tüketicinin harcamalarında enerji verimli ürünleri ve yalıtımlı tasarımları tercih etmesi gibi bireysel olarak yapılan katkıların birleşmesi etkili sonuçların eldesinde büyük rol oynamaktadır. Eğitimler, etütler ile bilincin arttırıldığı süreç; ölçme, izleme, değerlendirme ve denetim ile takip edilir, enerji verimliliği uygulamalarıyla faaliyete geçirilebilir.
Temel enerji politikaları göz önünde bulundurulduğunda enerjinin daha verimli ve akılcı kullanılması ulusal çıkar ve kamu yararı açısından büyük öneme sahiptir. Enerji yoğunluğunun azaltılamadığı dolayısıyla enerjinin verimsiz kullanımında; ihtiyaç duyulan enerji, kaynak artırımı ile de sağlanamaz ise dışa bağımlılığın etkisi artmaktadır. Bu aşamada dışa bağımlılık sadece kaynak bazında değil benzer şekilde teknoloji bazında da değerlendirilmelidir. Çünkü sadece enerji yoğunluğunu düşürerek değil aynı zamanda enerji verimli ürünler geliştirerek de bu sürece katkı sağlanıp, enerjide dışa bağımlılığın önüne geçilebilir. Bireysel bilincin arttırılması ile başlayacak bu sürecin toplumsal bilinç seviyesine gelmesi ile birlikte uygulamaya konulacak aktif her faaliyet bu sürecin çok kısa sürede etkilerini gösterebilir niteliktedir.
Yorumlar